BasınHaberMüzik Emekçileri

Müzik emekçileri zorlu geçen yılı anlattı: Gelin birlik olalım!

Birlik Sendikası’nda örgütlü müzik emekçileri Furkan Karakaya, Yağmur Alev, Özkan Boyoğlu ve Rıdvan Akparlak ile zorlu geçen yılı; sendikayı ve örgütlenmeyi; ve geçtiğimiz hafta ilk aşaması sonuçlanan Birlik Sendikası-Haluk Levent dayanışma  projesini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyalım, bize biraz kendinizden söz eder misiniz?

Özkan Boyoğlu: Otuz bir yaşındayım. Çok uzun yıllar önce hizmet sektörüyle girdim bu alana. Önceleri mekanlarda barlarda çalışan biriydim. Doha sonra kısa bir süreliğine MFÖ’nün rodiliğini yaptım. Fakat ardından tekrar barlara döndüm; benim altından kalkacağım bir iş olmadığını düşünmüştüm. Çalıştığım mekanlardan birinde sahne amiri işi bırakınca mekanın tonmaisteri beni sahneye alıp işi öğretti. O günden beri sahnede çalışıyorum. Uzun yıllar sahne kurdum ve ufak ufak ses teknisyenliği yapmaya başladım. Bir süre sonra ‘freelancer’ çalışmaya başladım. ‘CV’m gün geçtikçe daha farklı isimlerle ve müzik tarzları ile doldu.

Yağmur Alev: Ben yirmi beş yaşındayım. İstanbul Üniversitesi – Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrenciyim aynı zamanda. Pandemi dönemine kadar çeşitli gruplarda klavye çalarak geçimimi sağlıyordum.

Rıdvan Akparlak: Ben 2008’den beri sektördeyim. Sahne/kayıt bateristliği ve davul eğitmenliği yapıyorum uzun yıllardır.

Furkan Karakaya: Aslen Orduluyum. Besteci, söz yazarı, solist ve az biraz gitaristim. 2011 yılında başladığım Rize Üniversitesi Otomotiv Teknolojisi bölümünü bırakarak her türlü sonucuna katlanarak, sadece müzik yapmam gerektiğini düşündüm. Büyük emeklerim ile 2015 yılında müzikten para kazanmaya başladım. 2018’de sözü ve müziği kendime ait bir single çıkarttım. Bir albüm yapma düşüncem vardı fakat pandemi yüzünden beklemede kaldı.

‘Enstrüman satmaktan elde avuçta bir şey kalmadı’

Müzik emekçilerinin tamamı son derece zorlu bir yılı geride bıraktı. Bu bir sene nasıl geçti sizin için?

R.A.: Zorlu bir yılı geride bırakmadık aslında. Bitmiş bir şey yok, zorluk katlanarak devam ediyor maalesef. Her şeye zam yapmaya devam, fakat yardım ya da durum iyileştirilmesi konusu sıfır. Enstrüman satmaktan elde avuçta bir şey kalmadı artık. Faturalar zamlı, kiralar hala çatır çatır ödeniyor. Zengin daha zengin oldu, orta kesim işsiz, dükkan kapatıyor. İntiharlar artık günlük çerez habere dönüştü. Batmakta olan gemiden ilk biz atıldık.

Y.A.: Herkes gibi benim için de maddi ve manevi, her açıdan çok zorlu bir yıldı. Hala da öyle, zorluk katlanarak artıyor. Yazın yapabildiğim birkaç sahne hariç bir yılı aşkın bir süredir evimde oturuyorum. Kendi işimi, bu zamana kadar tek geçim kaynağım olan çok sevdiğim işimi yapamıyorum. Bütün bu süreç içerisinde, iktidarın “önlem” kılıfına uydurarak yürüttüğü ikiyüzlü politikalar ve sırtını bizlere tamamen dönmüş olması da cabası… Kongreler, oteller, AVM’ler “lebalep” doluyken maddi yetersizlikler yüzünden intihar eden bir sürü müzik emekçisi dostumuzun haberini alıyoruz bir bir. Tüm bunları hazmetmek gerçekten çok zor.

Ö.B.: Ben 2019’un Ekim ayında bir mekana girdim. Hem sahne hem ses hem sanatçı karşılama hem de ‘DJ’lik yaptım. Burası uzun zamandır sabit çalıştığım bir mekandı ve burada pandemiye kadar gayet rahat ve huzurlu bir işim oldu. Fakat pandemi ile birlikte iş yerlerinin kapatma kararı herkesten önce bize geldi ve evlere kapatıldık. Çalıştığım mekanın kurumsal bir yer olmasından kaynaklı devletin ödediği kısa çalışma ödeneğinden yararlanabildim. Ama yine de yatırılan miktarı ev kirasına mı, yemeğe mi yoksa faturalara mı versem bilemedim. Mekanların tekrar açılması ile işlerimize geri dönüşümüz kısa oldu. Tam bu anda Covid-19 testimin pozitif olduğunu öğrendim. Akabinde patronum daha fazla uğraşmak istemediğini söleyip mekanı kapattı. Herkese hakkını verip istifa ettirdi. Bu olduğunda artık benim ve beraber olduğum insanlar için alternatif bir seçenek maalesef kalmamıştı.

F.K.: Ben de zorlu bir süreç geçirdim, bu halen devam ediyor. Ekonomik olarak ayakta kalabilmem için özel sektörde bir iş bulmam gerekiyordu. Belirli bir zamandan sonra kısa vadeli işler buldum. En azından belirli ölçekte toparlama şansı buldum böylelikle  fakat akıl ve ruh sağlığı açısından çok zorlu bir süreydi.

‘Mücadele bir ihtiyaca dönüştü artık’

Müzik emekçileri Birlik Sendikası’nın çağrısıyla sendikal mücadeleye adım attı geçtiğimiz aylarda. Biraz da sizin sendikalı oluş sürecinizden, neden böyle bir mücadelede yer almaya karar verdiğinizden söz edelim.

Ö.B.: Ben uzun yıllardır ülke ve dünya gündemini takip eden biriyim. Zaten etmesem bile yaptığım işlerde genel olarak ülkede olan herhangi bir şeyden ilk bizim haberimiz olurdu. İptaller, kısıtlamalar vs gibi sektörde uzun yıllardır yaşanan bir sürü sorun zaten vardı. Ama pandemi ile birlikte maalesef ki artık kimsenin görmek istemeyeceği öteleyeceği bir şey olmaktan çıktı bunlar. Mücadele bir ihtiyaca dönüştü artık ve tüm bunlar müdahale edilmesi gereken bir konu oldu. Yapılan işlerin parasının ödenmemesi, sigortasız çalıştırma ve emek hırsızlığı her sektörde olduğu gibi bu sektörde de çok can yaktı. Uzun süredir bir çok borcunu ödeyemeyen, iş bulmayı artık bir hayal olarak gören ben ve benim gibi insanlar için bir şeyler yapılmalı dedim. Çeşitli çalışmalar yapan dernekler var. Takım elbiselerini giyip, birkaç kişinin yanıda açıklama yapıp sosyal medyaya yüklemek bana göre değildi. Kendilerinden olmayanı içlerine kabul etmeyen, başkası oyuncağını aldığında mızıkçılık yapanların yanında durmak bana göre değildi. Sendikayla tam bu noktada tanıştım.

‘Bir Moğollar şarkısının da dediği gibi: Bir şey yapmalı’

Y.A.: Pandemi süreci içinde yüzleştiğim gerçekliklerden biri de; sektör adeta kapana kısılmışken müzik emekçileri olarak birlik olmayı, kolektif bir ses çıkarmayı başaramadığımızdı. “Tüm bu durumlara üzülmek dışında ne yapabilirim?” sorusunu kendime sorduğum bir dönemde, sendika üyesi bir arkadaşım aracılığıyla Birlik Sendikası’nın varlığından haberim oldu ve ardından üyesi oldum. Tüm haklarımızın gasp edilmeye çalışıldığı, iktidarın elinin boğazımıza sıkıca yapıştığı, yaşamamıza izin verilmediği bir zaman diliminden geçiyoruz; bir Moğollar şarkısının dediği gibi “Bir şey yapmalı!”

F.K.: Böyle bir girişimin gerekliliğini uzun yıllardır bekliyordum aslında. Bizlerin yaşadığı sorunlar ortada. Sürekli bir hak mağduriyeti durumu mevcut maalesef. Bu anlamda Birlik Sendikası, özellikle pandemi sürecinde bütün imkanları ile müzisyen dostlarımız için seferber olmuş durumda. Yeri gelmişken bütün Birlik Sendikası emekçilerine teşekkür ediyorum. Birlikte daha güçlü olacağımızı düşündüm. Bunun sendika durumu hak arayabilen ve mücadele tarafıdır.

R.A.: Pandemi bize çok şey gösterdi. Sistemin bize ne gözle baktığını, nasıl değer vermediğini, bir araya gelmezsek nasıl ezilmeye devam edeceğimizi, fakat aslında ne kadar kalabalık ve aynı derecede kızgın olduğumuzu… Tam bu süreçte kuruldu sendika. Birlik Sendikası’na düşünmeden de üye oldum. Örgütlemenin ve ses çıkarmanın zamanı geldi de geçiyor çünkü.

Birlik Sendikası-Haluk Levent dayanışma projesi

Geçtiğimiz günlerde çokça konuşulan konulardan biri de Haluk Levent ve Birlik Sendikası’nın birlikte gerçekleştirdiği dayanışma projesiydi. Bildiğiniz gibi Haluk Levent, oynadığı reklam filminin büyük bir bölümünü geçtiğimiz günlerde Birlik Sendikası çatısı altında mücadele etmeye karar veren ihtiyaç sahibi müzik emekçileriyle paylaştı. Hem projeye hem de bu sürece dair konuşalım mı biraz?

F.K.: Birlik Sendikası’na ve Haluk Levent’e bütün müzik emekçisi dostlarım adına çok teşekkür ediyorum. Dayanışma sevgi içeren bir oluşumdur. Günümüzde ve özellikle pandemi sürecinde çok eksikliğini yaşıyoruz. Böyle projelerin çoğalması ve bir köprü olması ümidindeyim. Pandemi sürecinde işsiz kalan müzik emekçisi dostlarımız yalnız kalmasın ve en azından süreci birazda olsa daha hafif olarak atlatabilsinler.

R.A.: Haluk Abi’yi çocukluğumdan beri tanırım. Aynı mahallede büyüdük. Her zaman yardımseverliği ve desteği ile aslında hükümetin benimsemesi gereken sosyal devlet anlayışını kendi çatısı altında yaşattı. Bu süreçte bize bulunduğu katkı için de ayrıca kendisine ve Birlik Sendikası’na teşekkür ederim.

Ö.B.: Aslında bu sürece dair konuşulacak çok bir şey yok. Haluk Levent’in yaptığı şey tüm Türkiye’ye örnek olması gereken bir şey. Düşünsenize Türkiye’de kendine sanatçı diyen ne insanlar var; bizimle o sahneyi paylaşan… Tabii ki kimse bize yardım etmek, destek olmak zorunda değil, kastettiğim bu değil. Ama her birinin boğazda çalışan dükkanları varken “konser yok, iş yok! Biz ne yağacağız” diye ağlamaları samimi değil. Haluk Levent benim için çocukluğumda ismini duyduğum, kardeşlerim dinlerken kendimi var etme çabası içinde tanıdığım, müziğini dinlediğim, yolda yürürken ağzıma dolanan parçaların sahibi bir adam. Bugün bu söylediğim isimlerin hiçbiri tenezzül etmezken bizlere kendi kazancını destek olarak verdi. Sebep? Mecbur muydu, reklam mı yapıyordu? Hayır. sadece sahnede beraber ter döktüğü insanları unutmadı. Konser otobüsünde yan yana oturduğu ışıkçıdan, sesçiden, orkestrasında çalan müzisyenden, rodisinden, bizden bahsediyorum. Haluk Levent elinden geldiğince var ediyor. Sadece sanatla değil, yaptığı birçok şeyle de bunun karşılığını veriyor.

Y.A.: Haluk Levent’e ve Birlik Sendikası’na vermiş oldukları destekten ötürü çok teşekkür ederim. Dayanışmaya fazlasıyla ihtiyacımız olan böyle bir dönemde benim için çok anlamlı bir destek oldu, güç verdi.

‘Gelin birlik olalım’

Peki son olarak sizin gibi bu sektöre emek veren binlerce müzik emekçilerine söylemek istediğiniz neler var?

R.A.: Gelin, birlik olalım. Sesimizi hep beraber daha güçlü çıkaralım. Bize “Biz insan değil miyiz” dedirten sisteme kim olduğumuzu, ne istediğimizi, neleri yapmakla yükümlü olduklarını hep beraber gösterelim. Yalnız değilsiniz!

Ö.B.: Bu sektörde çok insan tanıdım. Hepsi bana birer deneyim oldular. Beraber bir sürü iş yaptık. Sanatçıyla kuliste oturdum, sahnede case üzerinde yattım. Hep aynı şeyleri konuştuk hepimiz. Mesela trasta tırmanırken ki güvenliğimizi düşündük. Kendi cebimizden aldığımız yemekleri, bize sunulan yemekleri, bir sürü iş yapsak da az para almayı ve hatta para alamamayı… Bir sürü sorun var bu sektörde. İlk gözden çıkarılan olduk ve gelecek kaygısı ile yaşamak rutinimiz oldu. İnsanlar bizi müziğin içindeyiz diye sürekli şehir geziyoruz, mutlu ve sorunsuz çalışıyor sanıyorlar. Ama aldığı para ile çocuklarını okutmaya çalışanlar, hayatta kalmaya çalışanlar var. Ben tanıdığım herkese söyledim ve gene söyleyeceğim: “Mekan sahibi mafyalardan, çalışanın emeğini vermeyen patronlardan, fazla çalıştırıp yemek yedirmeyenden zorbalardan yana olmayın”. Siz onlardan yana olmayın ki bu sektörde biz olmazsak kimsenin bir şey yapamayacağı anlaşılsın.

Y.A.: Bu karanlık günlerden ancak birlik olarak, sesimizi beraber yükselterek çıkabileceğimize inanıyorum. Hepimize sabır ve dayanışma ruhu diliyorum.

Kaynak: https://sol.org.tr/haber/muzik-emekcileri-zorlu-gecen-yili-anlatti-gelin-birlik-olalim-29339

Facebooktwitterlinkedinmail